Ljubljana (Lubliyana), Slovenya'nın başkenti ve yeşillikler içinde en büyük şehridir. Ljubljana 2016 European Green Capital ödülünü almıştır.
Lubliyana şeklinde bizim dilimizde telafuz edildiği için bende yazımda bu şekilde yazacağım. Kent oldukça yeşil ve Ljubljana Nehri şehre ayrı bir hava katıyor. Şehrin sokaklarında gezmek inanın çok mutlu ediyor insanı. Burası gerçek anlamda güvenli, huzurlu ve sakin bir şehir. İnsanları sıcak kanlı, ben sabah saatlerinde ulaşmıştım ve börek aldım kahvaltı yapmak için. Benim Türk olduğumu öğrenince çok yardım sever davrandılar ve çay bile bulduğuma çok sevindim. Üstelik ben sormadan direk kendileri verdiler. Eski ve yeni şehir olarak ikiye ayrılıyor Lubliyana.
Şehirde ulaşım her ne kadar otobüsle yapılsa da otobüs kullanmanızı pek tevsiye etmem. Çünkü şehirde yürüyerek bir yerleri gezmek oldukça kolay. Lubliyana güvenli bir şehir. Yeşil şehir ödülünü alan Lubliyana'nın sokakları yürüdükçe sizi kendine çekecek. Orta Çağ'dan itibaren Habsburg Hanedanlığı'nın yönetimindeyken şehre Almanca "Laibach" deniyormuş. İtalyanlar ise "Lubiana" diyorlar. Şehrin isminin tam olarak nereden geldiği bilinmemektedir. Şehirde gezerken ejderhaları göreceksiniz. Ejderha güç ve cesareti simgeliyor Lubliyanalar için.
Pazar günleri nehrin kenarında küçük bir antika, ikinci el pazarı kuruluyor. Ben bu pazarlara gitmeyi seviyorum. Seyahat ettiğim ülkelerde özellikle bu pazarların kurulduğu yerleri gitmeden önce işaretliyorum. Nehrin kenarındaki cafeler geç saatlere kadarı açık. Gece hayatı yönünden alternatif de var. Gece kulüpleri ve kumarhaneleri var. Bunlar benim ilgi odağım olmasa da merak edenler için blog yazıma eklemek istedim. Görülecek yerlerimiz var. Aşağıda bir liste bırakıyorum. Tarih boyunca önemli bir konumda olmuş olan Lübliyana'yı birlikte keşfedelim. Slovenya'da Schengen içinde bulunduğu için (bordo) umumi pasaportunuz var ise gitmek için Schengen vizeniz olması gerekiyor.
Şehre ilk gidenlerin ilk önce görmesi gereken yer burası. Ejderhalar şehre simge olmuşlar. Birgün uyanacaklarına inanıyorlarmış bu heykellerin. Köprünün her iki ucunda da ikişer tane olmak üzere toplam 4 tane heykel var. Bu köprü harici 3 yol köprüsü ve Adam Havva Köprü görmeniz gereken diğer köprülerden eğer vaktiniz varsa. Şehir gezmesi çok keyifli çünkü çok düzgün ve çok yeşil sakin huzurlu bir yer. Köprünün google haritalar üzerindeki adı Dragon Bridge olarak geçecektir. Bu köprü önceleri tahtaymış ama sonradan resimde gördüğünüz şekilde 1901 yılında Hırvat mimar JurijZainovich yapılmış.
Kale yeşim bir tepede bulunuyor. Ejderha köprüsünden devam ettiğinizde kaleye doğru ilerliyorsunuz. O yüzden ben de gezime Ejderha Köprüsü'nden başlamıştım. Bu tarihi kale Lubliyana'yı tepeden panoramil olarak görebileceğiniz en iyi yer. Manzarı eğer güzel ve güneşli bir havada kaleye çıktıysanız sizi büyüleyecek. Kale 16. yüzyıldan daha eski olabilir diye düşünüyorum. Çünkü şehirdeki çoğu bine 16-17.yüzyıllardan kalma. Burada değişik organizasyonlar, konserler falan yapılıyormuş. Kaleye fünikülerle çıkmıştım ben. Zira benim tracking için vaktim yoktu. Ejderha Köprüsünün orda zaten tabeleler var finiküleri gösteren. Onu takip ettiğinizde tepeye çıkan fünikülere binebilirsiniz. Kale önceleri konut olarak kullanılsa da sonrasında askeri amaçlı ve hapishane olarak kullanılmış. Kalede 17. yüzyıldan sonra bir yaşam olmamış. Kaleyi şehirden de direk görebilirsiniz çünkü yukarıdaki yeşil tepenin hemen üzerinde yükseliyor. Füniküler'le kaleye çıkmak isteyenler Krekov Meydanı'nda ki istasyona gitmeleri gerekmektedir.
Tivoli, Lübliyana’nın en büyük parkı. Tivoli parkının için bir modern sanat müzesi bulunmakta. Bu parkta yürüyüş yapabilir, koşabilir yada piknik yapabilirsiniz. Hem yerel halk hem de turistler arasında popüler olan park yerel halkın arkadaşlarıyla buluştuğu bir alandır. İlk bahar aylarında ziyaret ederseniz muhteşem açmış çiçekleri görürsünüz. Park içinde göllerde var. Yine de doğa içinde gezerken dikkatli olun.
Bu meydan için Lubliyana'nın kalbi diyebiliriz. Çok hareketli olan bu meydan 1895 tarihindeki depremden sonra yeniden inşa edilerek günümüzdeki şeklini almış. Preseren Meydanı ve çevresi şehrin en merkezi yeri oluyor. Burası için “Eski Şehir”in odak noktası diyebilim. Meydanı çevreleyen binalar oldukça etkileyici. Nehir boyunca yürümek sizi harika yerlere, restoranlara ve mağazalara götürücektir. Unutmadan söylemek isterim 3 Yol Köprüsü altında ücretsiz bir tuvalet bulunuyor. Eğer ihtiyacınız geldiyse ve cafelere girmeye çekiniyorsanız bu dediğimi mutlaka not alın. Bu meydan Lubliyana'da olduğunuzu hissettirecek en iyi alan diye düşünüyorum. Meydanın ortasında Preseren Anıtı bulunuyor. Heykelin hemen yakınında ise 17. yüzyıldan kalma Franciscan Announcement Kilisesi bulunuyor.
Town Hall (Belediye Binası), eski Lübliyana tarafında bulunuyor. Nehir ile kalenin bulunduğu tepe arasında yer alıyor. Yapı 15. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş olup 18. yüzyılın başlarında bugünkü görünümüne dönüştürülmüş. Binaya girmedim ama caddede birkaç kez önünden geçtim. Gothic tarzda inşa edilmiş. Çatısında 3 tane Euro, Slovenia, and Ljubljana olmak üzere bayraklar dalgalanıyor. Binanın ön cephesinde de balkon bulunuyor. Sanırım burdan da konuşma yapıyorlarmış eski zamanlarda.
Lubljana Şehir Müzesi 1935 yılında kurulmuş. L 15 Gentry Caddesi'ndeki Turjak Sarayı'nda yer almaktadır. Müze çok büyük değil. Yaklaşık 1 saat zaman ayırırsanız herşeyi görebilirsiniz. Normalde pek bilinen bir yer değil. Ben yabancı bir blog sitesinde görmüştüm. Genelde Türk gezginlerin gittiği bir yer değil sanırım. Kimse bunu dile getirmemiş. Şehrin zaman içindeki tarihini derinlemesine keşfedebileceğiniz bir müze burası. İlginç objeler var içerde. Üst katta, tekerleğin kullanımının ilk örneği olarak tanımlanan şey de dahil olmak üzere, bin yıllar boyunca büyüleyici eserlerle dolu birçok oda var. Antik binanın kendisi büyüleyici bir tarihe sahip. Birinci katta da gerçekten ilginç bir Roma sergisi vardı. Burada görülecek çok şey vardı ve Slovenya tarihini anlamak için bir müze seçerken mükemmel bir seçim.