i
Tarihi ve turistik değerleri oldukça fazla olan Safranbolu yerli ve yabancı turistin en çok ziyaret ettiği turizm yerleşkelerinden biridir.
Safranbolu Karabük'e bağlı bir ilçedir. Tarihi ve turistik değerleri oldukça fazla olan Safranbolu yerli ve yabancı turistin en çok ziyaret ettiği turizm yerleşkelerinden biridir. Safranbolu ismi bölgede çokça yetişen safrandan almaktadır. 2000 kadar tarihi Safranbolu evi barındıran ilçe Unesco tarafından 1994 yılından bu yana Dünya Mirasları listesinde yer almaktadır. Sokaklarından gezerken tarihi bir müzede gezer gibi hissedeceksiniz kendinizi. Sadece ilçe merkezi değil Safranbolu'nun etrafında görülmeye değer bir çok yer var. Safranbolu ile ilgili bildiklerimi sizler için aşağıda listeledim.
18. ve 19. yüzyıl Osmanlı dönemi kent dokusunu günümüzde Safranbolu'da korunmuş olarak görebilirsiniz. Safranbolu Evleri ahşap ve taş malzemelerin birbiriyle uyumlu olarak kullanıldığı özgün mimariye sahiptir. Evler 2 yada 3 katlı olarak inşa edilmiştir. Evlerin beyaz renkte olduğunu görürsünüz. Evler ahşap karkaslıdır ve esnek oldukları için depreme dayanma kabiliyetleri vardır. Evler taş temeller üzerine inşa edilmiştir. Bölgede yaklaşık 2000 Safranbolu evi vardır. Safranbolu evlerinin hangisinden bakılırsa bakılsın manzara kapanmaz. Bazı evlerin içinde büyük havuzlar yapılmıştır. Bunlar olası bir yangında korunmak amacıyla yapılmıştır. Evlerin pencerelerinin eni dar ama yükseklikleri daha fazladır. Evlerin zemin katlarında genelde ahırlar, ambar ve kazan ocakları bulunur. Üst katlara çıkarken ahşap merdivenler kullanılır. Evin mutfağı genelde 2. katta bulunur. Evlerin 2. katları genelde daha basık tavanlıdır. Bunun tam aksine 3. katları ile daha yüksek ve ferahtır. 2. katlarda genelde yatak odaları bulunur.
Burası Tokatlı Kanyonu üzerine 80 metre yükseklikte yapılmıştır. Buradan kanyonu seyretmek muhteşem ancak bir o kadar da korkutucu. Özellikle yükseklik korkusu olanlar için çok uygun olduğunu söyleyemeyeceğim. Kristal cam teras sağlam yapılmıştır diye düşünüyorum ve 75 ton ağırlığı taşıyabiliyormuş. Toplam 400 kişiye kadar aynı anda taşıma kapasite var diyebiliriz. Ama her halde 400 kişi üzerine aynı anda çıkmaz. Zaten gittiğinizde 25-30 kişi görüyorsunuz üzerinde. Her halde seyir terası için kişi sınırı bu kadar olsa gerek diye düşünüyorum. Camlar 3cm kalınlığında 3 adet camdan oluşmakta. Terasın yüz ölçümü 100 m2.
Safranbolu videomu izlediyseniz gezime ilk başladığım yer burasıydı. Safranbolu kent merkezini tepeden en net izleyebileceğiniz yer Hıdırlık Tepesi. Giriş ne yazık ki ücretli. Girişin ücretli olması bana çok manasız geldi. Şehirden para kazanmak isteyebilirsiniz ama bu şekilde olmamalı. Trabzon Boztepe mesela ücretli mi ? İstanbul Çamlıca Tepesi ücretli mi? Ordu'nun Boztepe'si ücretli mi? Madem geldik ne yapalım verelim bari diyorsunuz. Olmadı Safranbolu belediyesi. Olmadı. Sizin bu gibi turistik hizmetleri sağlamanız zaten belediyecilik hizmetleriniz arasında yer alıyor. Eğer ücret ödeyecek durumunuz yoksa Safranbolu'yu tepeden kuş bakışı izleyebileceğiniz alternatif ücretsiz bir yol göstereyim . Bu girişin biraz ilerisinde Zafranbolu Uçağı var. Oradan da aynı manzarayı ücretsiz olarak izleyebiliyorsunuz. Hatta çok daha güzelini izleyebiliyorsunuz. Hıdırlık Tepesi'ne girerseniz de içeride Şehzade Gazi Süleyman Paşa'nın kumandanlarından Hıdır Bey'in türbesi, Dr. Ali Yaver Ataman'ın anıt mezarı, Hasan Paşa'nın Türbesi ve iki namazgah bulunuyor. İçerisi bakımlı ve belediyeye ait bir cafe var. Ben gittiğimde saat 11:00 ve kapalıydı. Sanırım girişe ücret ödeyenler içeride yeme içme kaç paradır kim bilir diye düşündüğünden olsa gerek pek uğramadıkları için müşterisi olmuyor. Bu nedenle de işletecek kimse yok her halde. Hoş açık olsa da sırf girişte yaşadığım şokla bir şey satın almazdım. Ben halka hizmet eden belediyeleri seviyorum. Her şey bitti bir Hıdırlık Tepesi mi kaldı para vermediğimiz diye oradan ayrıldıktan sonra seyahatimiz süresince söylenip durduk.
Neyse diyelim ama moralimiz biraz bozulsa da yine de Safranbolu gezisini olumluya dönüştürecek düşünceler içerisinde olalım. Her kötü başlangıç iyi sonlansın diyoruz.
Safranbolu eski çarşı otantik bir çarşı. Dar sokaklarda sağlı sollu dükkanlar arasında ilerliyorsunuz. Tahmin edeceğiniz gibi her dükkanda lokum çeşitlerini görebilmeniz mümkün. Ayrıca safran üretimi yapıldığı için yöreye özgü safranlı türk kahvesi yapan kahve dükkanlarından tadım deneyimleyebilirsiniz. Sadece bir dip not belirteyim turist kafilesi ile aynı anda dolaşmayın. Gerçekten sıkılırsınız. Hafta sonları anladığım kadarıyla tur operatörlerinin otobüsleri geldiği için Safranbolu çok kalabalık oluyor. Adım başı yürürken lokum ister misiniz, kolonya ister misiniz diye önünüzü kesen genç arkadaşlar oluyor. İlk girişte hoşunuza gidiyor. Ama sonra 4,5,6..27,28,30.....41,42. gibi bu defalarca tekrarlanınca artık benim de konuşmalarım sertleşti. Baktım kibarlıkla teşekkür ederek olmuyor. HAYIR. Sert bir tonla artık cevap vermeye başladım. Çünkü kibarca teşekkür ederim deseniz bile sizi bırakmıyorlar. Zorluyorlar. Açıkcası çok rahatsız oluyorsunuz. Hep de böyle devam edecek değil ya diyorum içimden. Atıyorum kendimi bir dükkana. Buralarda salep de meşhurmuş. Kendileri topluyorlarmış. Toz haline getirip kavanozla satıyorlarmış. Hiç sesini çıkartmayan ve çığırtkan olmayan bir esnaf arkadaşın dükkanına girince salep hakkında detaylı bir sohbette yaptık.
Ayrıca eski çarşıya varmadan yukarıda restaurantlar bulunuyor. Burada yöresel yemeklerin tadına bakabilirsiniz. Restaurantlardan bir tanesine oturduk. Küçük şirin bir yerdi. Bana Kapadokya günlerimi hatırlattı içerisinin dizaynı. Yemekler gerçekten lezzetli. Çarşıda bir de simitçi fırını bulunuyor. Simiti İstanbul simitinden biraz farklı ve susamsız olsa da fırından sıcak çıkmış simitin lezzeti gerçekten ağız tadınıza hitap ediyor.
Yemeni ve masa örtüleri de çarşıda rengarenk dikkatini çekecek şekilde. Safran renginde yazmalar var. Gidip görmek ve yerinde deneyimlemenizi tavsiye ederim. Eski çarşı öyle ufak bir yer de değil. Sokaklara yayılıyor. İyiki gelmişim buraya dedirtiyor günün sonunda.
Belki aranızda bilmeyenleriniz vardır ama ben hatırlatmak isterim. Türk Kahvesi 2013 yılında UNESCO tarafından kültürel miras listesine alındı. Safranbolu'da bulunan Türk Kahve müzesi size 40 yıllık hatırı olan kahvenin hikayesini anlatıyor. Müzede Mustafa Kemal Atatürk'ün kahve içtiği fincanın replikasını da görebilirsiniz. Ayrıca çeşit çeşit kahvelerden satın alabilir yada taze türk kahvesi çektirip paketleterek sevdiklerinize hediye götürebilirsiniz. Size kahve içmeniz için hizmet de sunuyorlar. Safranbolu'da böyle bir yer olduğunu bilmiyordum. Bir anda karşıma çıkan yönlendirme panosu vasıtasıyla müzeyle tanıştım. Müzede tarihten günümüze kadar değişik yöntemlerle kahve yapılan makineleri görüyorsunuz. Sadece içeride gezilecek alan biraz ufak. Bir evin salonundan biraz büyükçe bir alan içerisinde eşyalar konumlandırılmış. Belki biraz daha yaratıcılıkla kahvenin nasıl yapıldığını anlatan video film odası, kahvenin hikayesini ve anadolu topraklarına gelişini anlatan bir animasyon filmi olabilirdi. Hatta Osmanlı dönemindeki kahve kültürünü bir öyküyle anlatabilirlerdi. Belki hiç kahve yapmayı bilmeyenler için bir workshop bile içerde deneyimletebilirlerdi. Burası özel bir müze. Giriş ücretli ancak kapısında müze yazınca içeride de beklenti haliyle artıyor. İstanbul'da Panorama müzesini gören biriyseniz belki burayı müze sınıfına yerleştiremeyebilirsiniz. Ancak Safranbolu'da görülebilecek yerler arasında farklı bir durağın olması yine de güzel.
Burası 9 km uzunluğundaki yürüyüş parkuruyla sincap, at, kaz gibi hayvanları görebileceğiniz eşsiz bir kanyon. Safranbolu her ne kadar evleri ile meşhur olsa da kanyonları da bir o kadar görülmeye değer. Kanyon, Hazar Çayı'nın yatağındaki kireç taşı tabakalarının yıllar içinde aşınmasıyla oluşmuş. Kanyonu seyredebileceğiniz bir cam teras da bulunmakta. Kanyonda aşağı bölümlere inmek için yaklaşık 160 basamaklı tahta merdiveni kullanmalısınız. Bu 9 km uzunluğundaki parkur, rahat bir tempoyla yürümek suretiyle 2 saatte tamamlanmaktadır. Tokatlı kanyonu da Safranbolu'daki bir çok yer gibi girişi ücretli.
Burası Tokatlı kanyonu üzerine inşa edilmiştir. İnşa tarihi için kesin bir tarih olmasa da Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından onarımın yapılması sağlanmış ve halkın kullanımına sunulmuştur. Yerden yaklaşık 60 metre 25 katlı bir apartmana denk gelecek şekilde inşa edilmiştir. Kemerden geçen su Asmazlar Konağı bahçesinde bulunan su terazisinden şehirdeki çeşmelerde dağıtılmaktadır. Safranbolu'ya 7.5 km uzaklıktadır ve özel araçla ulaşım harici başka bir ulaşım şekli yoktur. Eğer Kristal Cam terasa gidecekseniz burayı da gezi listenize mutlaka katmalısınız. Ancak kış döneminde giderseniz göremeyebilirsiniz. Kristal cam terasın oradan yürüyerek ulaşmaktasınız. Yol kışın kapalı olacağı için ulaşım imkanınız olmayacaktır. Kemerin üzerinde yürümek yasak.
Safranbolu'ya 8,5 km mesafesi var. Mağara kendi özel aracınızla ulaşım imkanı var. Mağarada yer altı nehri, şelaleler ve sarkıt / dikit oluşumları var. Mağara'nın 1. ve 2. katı oluşumlarını tamamlamış orta katı ziyarete açılmıştır. Mağaranın 3 girişi var ve asıl girişi 2. giriş olan 300 m kuzeydeki vadi yamancındaki giriştir. Mağaranın en katından yeraltı deresi akıyor ve burası aktif haldedir. Bu bölümde hala oluşum ve gelişim devam etmektedir. Mağara içi 12 derece olduğu için hangi dönem giderseniz gidin soğuk olacaktır. Kıyafetlerinizi buna göre seçin. Giriş ücretli ve içerideki ışıklandırma benim gittiğim dönemde biraz yetersiz geldi bana. Mağara ilgim pek olmadığı için benim için gördüklerim ödediğim para karşısında etkileyici değildi. Ama yeraltı şehirlerine ilgili kişiler için gezip görmeniz gereken bir yer diyebilirim. Buraya kadar gelmişken rotada devam etmek isteyenler için Karabük şehir merkezi buraya 14 km uzaklıktadır. Mağara haftanın her günü ziyarete açık.
Safranbolu'daki Cinci Han tarihi İpekyolu üzerinde kurulmuş kervansaraylardan biridir. Karabaşzade Hüseyin Efendi (Cinci Hoca) tarafından 1645 tarihinde yapılmıştır. Cinci Han eski çarşı içerisinde bulunmaktadır. Safranbolu'da konaklamak için farklı bir deneyim yaşayabileceğiniz oteldir. Otel odalarında wifi erişimi vardır. Cinci Han inşasından kesme ve moloz taş kullanılmıştır. 20. yüzyıla kadar kervansaray olarak kullanılmış ama daha sonra yerli halk tarafından depo olarak kullanılmaya devam etmiş. Daha sonra restorasyonu yapılmış ve günümüzde otel konsepti ile hizmet vermektedir.
1794-1797 yılları arasında Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. İçine girip üst katlara çıkabiliyorsunuz. Günümüzde hala çalışıyor olması şaşırtıcı. Saat kulesi 4,65 x 4,65 metre ölçülerinde kare olarak inşa edilmiş. Saat 190 ve 60 kg 'lık iki ağırlıkla çalışmakta. Saat kulesinin etrafında minyatür saat küleleri de var. Bunlarda geziniz sırasında ilginizi çekecektir. Saat 12 de çan çalışıyor. Bu saatten önce gidip izlemenizi tavsiye ederim. Saat kulesi Kent Müzesi'nin hemen arka tarafında yer alıyor. Kent Müzesi'ni gezdikten sonra da ziyaret edebilirsiniz. Bu alanda manzarada çok güzel ve ailecek iyi vakit geçirebilirsiniz.
Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa tarafından 1661 yılında yaptırılmıştır. Yaklaşık 2.5 yıl süren restorasyonun ardından 2019 yılında tekrar ibadete açılıyor. Bahçesinde bir ağaç heykel var. Çok hüzünlü bir hikayesi var. Burada yazmak istemiyorum ama nasıl hayatının sonlandığını ve ibret olsun diye heykele dönüştüğünü anlatıyor size. Cami eski çarşının içinde bulunuyor. Çarşı içinde gezerken karşınıza çıkacaktır. Tek şerefeli bir minareye sahip. Avlusunda şadırvan, güneş saati ve tuvaletleri bulunmakta ve geniş bir avluya sahip olduğunu belirtmek isterim.
Yerli ve yabancı turistin Safranbolu'da en çok ziyaret ettiği yerlerden biri de safran tarlalarıdır. Ağustos ayında ekimi yapılır ve Ekim-Kasım aylarında da toplanır. Dolayısıyla görebilmeniz için bu ayları tercih etmelisiniz. Bence Eylül 3. haftası çok güzel bir seçim olur. Saran mucize bitki olarak adlandırılıyor ve Safranbolu' da adını bu bitkiden alıyor. Boya, yemek, kozmetik, ilaç ve gıda sektöründe kullanılıyor safran bitkisi. 80 bin çiçekten sadece yarım kilo safran üretilebiliyor. Dünyanın en pahalı bitkisi diyebiliriz. Eğer hasat zamanına doğru giderseniz de siz de safran toplayabilirsiniz. Köylüler bu konuda hem size bilgi aktarıyor hem de nasıl toplanacağını size gösteriyorlar.
Safranbolu'nun girişinde bulunan çikolata fabrikası içerisinde bir de müze bulunuyor. Müze içerisinde Cumhuriyet Tarihi, çikolatadan yapılmış maketlerle anlatılıyor. Biletle birlikte size ufak paket çikolata ikram ediliyor. Gezinin sonunda cam alan arkasında çikolatayı yapan bir arkadaşı gözlemleyebiliyorsunuz. Müze bitiminde çikolata satış reyonları var. Katkısız çikolata olduğu için tadı belki size farklı gelebilir. Alışmış olduğunuz tad ile burdaki çikolatanın tadı ne hikmetse herkese değişik geliyor. Ben fıstıklı çikolatalarını beğendim. Parça olarak satın alabiliyorsunuz. Müzeyi gezmesi yaklaşık 10 dk lık kısa bir sürede bitiyor. Çikolata almak için arada aracı olamadan çikolata fabrikasına gidip daha uyguna çikolata alacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Fiyatlar normal marketlere göre yüksek. Uygun olmadığı için ben sadece denemek için ve canımız da çektiğinden fıstıklısından 100 gr kadar almıştım. Ne çok iyi ne çok kötü diyebilirim. Ama şu var bir daha almak isterim eşsiz lezzet bıraktı bende diyemem. Belçika'da mesela çikolata tadımı yapmıştım. Orada fabrikaya gittiğim de ki fabrikanın manası budur, size tadım yaptırırlar, lezzetlerine bayılıyorsunuz. Belçika'da yediğim bazı çikolataları gerçekten tekrardan satın almak isterdim. Burdaki çikolata fabrikasında ise ne yazık bir ön tadım yok. Aldığınız şey iyi yada kötü olabilir ancak parasını çoktan ödemiş oluyorsunuz. Böyle bir fabrikanın gelen misafirlere ufak tadım test ürünleri sunmasını tercih ederdim. Müzenin biraz dha fazla donanımlı olmasını da isterdimş. Sadece çikolata maketleri var. En azından etrafında bir konsept oluşturulabilirdi. Belirli bir süre sonra başka maketleri göremeden direk çıkanları da gördüm. Kesinlikle müze tasarımını el atılması gerekiyor. Her bir maketi panel duvarlarla bölmüşsünüz. Biraz daha yaratıcılıkla fiberden dekorlar yaratılabilir. Biraz daha tema park tarzı bir görünüm olabilirdi. Beni müze tarafı çok etkilemedi. Yurt dışında benzeri olan çok farklı daha güzel müzeler gördüm. İçlerinde hareketli maketler de vardı. En azından çikolatanın serüvenini anlatan film falan koyulması daha etkileyici olurdu.